AB-Çin arasındaki yatırım anlaşması Türkiye’yi nasıl etkiler?
4 min readBrüksel ve Pekin arasında 6 yıldan bu yana devam eden ticaret müzakereleri, 2020’nin son günlerinde imzaladıkları Kapsamlı Yatırım Anlaşması (CAI) ile sonuçlandı. Böylelikle Çin, Avrupalı şirketlere finansal hizmetlerden imalat sanayisine, mühendislikten sağlık ve danışmanlık hizmetlerine kadar birçok alanda imtiyaz tanıdı.
AB-Çin yatırım anlaşmasının 2022’de yürürlüğe gireceğini hatırlatan Ege İhracatçı Birlikleri Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi anlaşmayı şöyle özetliyor;
“Çin ve AB arasında yatırımlar için yüksek düzeyde bir açılımın gerçekleştirilmesini sağlayacak anlaşma, Avrupa’nın çevre ve insan hakları değerleri çerçevesini de kapsayarak üç başlık üzerinde şekilleniyor; Birincisi; Çin’in Avrupalı yatırımcılara daha fazla erişim izni vermesi. İkincisi; adil rekabet koşulları garantisi. Kamu şirketleri ve sübvansiyon şeffaflığı. Üçüncüsü; Çin’in Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) çalışma koşulları standartlarına uyumu. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping üç yıl aradan sonra bu sene Dünya Ekonomik Forumu’nda şöyle seslendi: “Soğuk Savaş zihniyetini bırakın.” Jinping’in birlik ve beraberlik vurgusu çok taraflılığı ve serbest ticareti öncelediklerini açıkça zaten gösteriyor. Son dönemde Çin merkezli şirketler akıllı telefon üretimi için Türkiye’yi tercih ediyor. Şu süreçte yatırımları sıklaştıracak adımlar atılarak, Türkiye için reform, yatırım ortamı yaratılması için müzakereler başlamalı.”
Çin 2020’de ASEAN ülkeleriyle AB ile ticaretinden daha fazla ticaret yaptı
Eskinazi, 2020’ye kadar Çin ve AB’nin birbirinin en büyük ticaret ortağı olduğunu ancak pandemi nedeniyle yakın coğrafyadaki ülkelerle ticaretin ağırlık kazandığını ve dengelerin değiştiğini söylüyor.
“Çin 2020’de ASEAN ülkeleriyle AB ile ticaretinden daha fazla ticaret yaptı. 2020 yılında ASEAN ülkeleri ve Çin’in toplam ticaret hacmi yüzde 7 artarak 725 milyar dolara ulaştı. Avrupa Birliği 694 milyar dolarlık ticaret hacmi ile ikinci ticari partneri. Ticaret savaşlarının hat safhada yaşandığı bir dönem sonrası Joe Biden ile ABD-AB-Çin ilişkileri Donald Trump dönemine göre daha olumlu bir zemine çekilecektir. Bütün bu gelişmeler dünya ekonomisinin altyapısını değiştiriyor. Çin, hem AB tarafıyla uzlaştığı yatırım anlaşmasıyla hem de 15 Asya Pasifik ülkesinin imza attığı RCEP ile ilk kez bir ticaret bloğunun içinde yer alarak elini iyice güçlendirdi. Çin’in Avrupa’dan ikinci bir küresel sermaye akınına uğrayacak olması, Brüksel-Pekin arasında mutabakata varılan yatırım anlaşmasının en önemli noktası. Çin kendi rekabet gücünü gittikçe artıyor.”
Asya Pasifik ile ilişkilerimizi geliştirmek, ABD ve AB’yle normalleşmemizi sağlar
Çin’in uzun zamandır küresel sermaye için çok iyi bir yatırım sahası olduğunu söyleyen Jak Eskinazi, 2019’da dışa dönük doğrudan yatırımlarda 226 milyar dolar ile Japonya’dan sonra Çin’in 137 milyar dolar ile dünyada ikinci sırada yer aldığına değiniyor.
“Çin’in küresel doğrudan yabancı yatırımlardaki etkisi artmaya devam ediyor. Üst üste dört yıldır dünyada doğrudan yabancı yatırım akışlarının yüzde 10’nunu oluşturuyor. Birçok finansal araştırma kurumu, Çin’in 2028 yılına kadar ABD’yi geçeceğini ve dünyanın en büyük ekonomisi olacağını öngörüyor. Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin bir araştırmasına göre çoğu AB vatandaşı Çin’in yakında ABD’yi geçeceğine ve önde gelen bir dünya gücü olacağına inanıyor. Dolayısıyla Asya Pasifik’in yükselen kuvvetleriyle hem ekonomik hem de siyasi ilişkilerimizi geliştirmek, dostluklarımızı ilerletmek ABD ve AB’yle ilişkimizin normalleşmesini sağlar. Aynı zamanda hak ve çıkarların korunduğu, adil, istikrarlı ve rasyonel yeni bir uluslararası düzenin ortaklaşa desteklenmesine de yol açar.”
AB ile yeni bir başlangıç
Jak Eskinazi, bu yüzyılın en büyük ve tek ticari projesi Çin üzerinden kurgulanan Tek Kuşak Tek Yol projesiyle Çin’in zaten Afrika’dan Asya ve Avrupa’ya girmiş durumda olduğunu da sözlerine ekliyor.
“Tek Kuşak Tek Yol Projesi ülkemizde dahil 70’e yakın ülkeyi ilgilendiriyor ve dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 60’ını kapsıyor. Asya Pasifik ülkeleriyle ticaretimizi geliştirmeliyiz ama 2020 yılı ihracatımızdaki yüzde 42’lik payı ile AB en büyük ortağımız. Türkiye-AB arasında son dönemde yaşanan diplomasi trafiğiyle ilişkilerimizde önemli bir eşik aşıldı. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde yeni sayfa açma isteğine Brüksel’in yanıtları da olumlu. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ve Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu AB-Türkiye ilişkilerinde gelinen noktayı ‘bir fırsat penceresi’ olarak değerlendiriyor. Bu olumlu ivmenin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi gibi somut adımlara dönüşmesini temenni ediyoruz.”