İstanbul Boğazı rotaları; Avrupa Yakası
20 min readİstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasında 24 saatlik harika bir rotaya ne dersiniz? Bir yandan boğazın muhteşem manzarası diğer yandan sahil şeridindeki inanılmaz lezzetler, tarihî yalılar, muhteşem korular, eşsiz deneyimler. Gelin bu muhteşem rotanın tüm ayrıntılarını beraber inceleyelim!
İstanbul Boğazı Avrupa Yakası yolculuğumuza Sirkeci’den başlıyoruz. Sahil şeridinde yer alan en güzel semtleri geze geze Sarıyer’e gidiyoruz. Birbirinden güzel toplam 8 durağımız olacak. Sabah başlayıp, bir sonraki sabah muhteşem bir kahvaltıyla rotamızı sonlandıracağız.
Hazırsanız başlayalım!
Sirkeci
Sabah, erken saatler. Diyelim ki saat 10:00. Hedefimiz 24 saatte İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasında harika bir rota üzerinden Sarıyer’e kadar gitmek. Eğlenceli olacağına hiç şüphe yok. O zaman başlıyoruz.
İlk durağımız İstanbul Boğazı’nın başladığı yer, Sirkeci. İstanbul’un en canlı yerindesiniz. Tarihi hanları, pazarları, caddeleri, medreseleri, camileri, Kapalı Çarşı’sı… Sirkeci, İstanbul tarihinin göz bebeği. Eğer İstanbul’a ilk kez geliyorsanız Sirkeci’yi hakkını vererek gezebilmek için en az birkaç gün ayırmanız gerekir. Fakat biz 24 saatte İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasını gezeceğiz. Dolayısıyla hızlanmamız lazım.
Sirkeci’de öncelikle Gülhane Parkı’na uğruyoruz. Gülhane Parkı’ndaki koca ağaçların gölgesinde çimlerde uzanmak, güne harika bir başlangıç olacak. Parkın sahil kenarına doğru ilerleyelim. Tarihî Yarımada’dan İstanbul Boğazı’nın seyir zevkine varmadan olmaz. Hatta Topkapı Sarayı’ndaki Mecidiye Köşkü’nün terası manzarasıyla meşhurdur. Gülhane Parkı’na kadar gitmişken, buraya da uğrayalım.
Gülhane Parkı’ndan sonraki durağımız Kapalı Çarşı. Ama hazır yolumuzun üzerindeyken Sirkeci Garı’na bir uğrayalım. Marsilya’dan getirilmiş taşlar ve granit mermerler ile süslemesi yapılan Sirkeci Garı’nın içi adeta bir sanat eseri. Kapılar ve cam işlemeleri muhteşem. Burada fotoğraf çekmek isteyebilirsiniz.
Sirkeci Garı’ndan çıktıktan sonra hemen yakınındaki Büyük Postane’ye bir göz atıyoruz. Büyük Postane Caddesi üzerinde bulunan ve caddeye de ismini veren Büyük Postane, 1909 yılında yapılmış. Mimarı Vedat Tek. Neoklasik Türk üslubunun ilk örneklerinden olan Büyük Postane görkemli yapısıyla hâlâ hizmet veriyor. İçeriye girip havayı içinize çekmeyi unutmayın. Büyük Postane’yi ve yine caddedeki tarihi binaları da gördükten sonra artık Sirkeci’nin kalbi Kapalı Çarşı’ya geçelim.
1461 yılında yapılan Kapalı Çarşı, İstanbul’da turizmin ve ekonominin kalbi. 500 yılı aşkın süredir burada ticaret yapılıyor. Halıcılar, aktarlar, lokumcular, lokantalar, hediyelik eşyacılar, kuyumcular… Buranın havası bambaşka. Kapalı Çarşı’yı gezmenin en iyi yöntemi kaybolmaktır. Labirent gibi dar sokaklarında istediğiniz tarafa dönün, her seferinde ilginizi çekebilecek inanılmaz bir şey göreceksiniz. Eğer biraz soluklanmak isterseniz meydanlardaki çay ocaklarından birine oturun. Kapalı Çarşı’daki hayatın dinamik akışını biraz izleyin.
Nuriosmaniye’den çıkarak Kapalı Çarşı’dan ayrılıyoruz. Son olarak çıkışın hemen yanındaki Çiçek Pazarı’na uğruyoruz. Rengârenk çiçeklerle beraber gözümüz, gönlümüz yeterince açıldıysa Karaköy bizi bekliyor.
Karaköy
Karaköy, eskiden Galata denilen semtin modern adıdır. Bizans Dönemi’nden beri bir liman ağına sahip olan Karaköy, İstanbul’un eski ticaret merkezlerinden biriydi. Ancak günümüzde İstanbul’un en hızlı gelişen turistik semtlerinden birine dönüştü. Özellikle dünya mutfağı, üçüncü dalga kahveleri, yeni nesil çayları, yenilikçi Türk mutfağı ve geleneksel Osmanlı mutfağı konusunda sürekli gelişen bir yapıya sahip Karaköy. Bunun yanında sanat etkinliklerinin de son yıllarda merkezlerinden biri.
Öncelikle Karaköy Vapur İskelesi’ne giderek buradaki muhteşem Topkapı Sarayı manzarasını doyasıya izliyoruz. Fotoğraf makineniz yanınızdaysa tam zamanı! Karaköy’ün içine doğru ilerlerken meşhur Karaköy Güllüoğlu’nu göreceksiniz. Karaköy’e gelip, semtin karakteristiği olan bu baklavanın tadına bakmamak olmaz. Baklavanın tabanı damağınıza gelecek, unutmayın. Bu taktiği de herkes vermez.
Mumhane Caddesi ve paralelindeki Hoca Tahsin sokak Karaköy’deki en önemli mekânların bulunduğu bölüm. Ama buraya doğru giderken Fransız Pasajı’ndan geçelim. Muhteşem yemek kokularıyla sizi Paris’te gibi hissettirecek bu pasajdan Mumhane Caddesi’ne çıkıyoruz. Eğer acıktıysanız hafif bir şeyler atıştırabilirsiniz. Ama bizden tavsiye, çok fazla yemeyin. İleriki duraklarımızda harika tavsiyelerimiz olacak. Burada kahveciler meşhurdur. Özellikle Mumhane Caddesi ve Hoca Tahsin Sokak kesiştiği köşede bulunan Tarihî Karabatak Kahvecisi hem lezzetli kahveleri hem de dekorasyonuyla semtin göz bebeği. Üzerinde sarmaşıklar bulunan dışarıdaki masalarda oturmanızı tavsiye ederiz. Güzel bir kahve, belki yanına da bir kurabiye. Serinliğin ve huzurun keyfini çıkarın.
Karaköy aynı zamanda İstanbul’daki sokak sanatı merkezlerinden biri. Eğer sokak sanatına meraklıysanız özellikle Karaköy’ü Taksim’e bağlayan sokaklar ve caddelerde karış karış gezmeniz gerekiyor. Bölgedeki en güzel mural ve grafitileri görmek için Instagram hesabınızdan #StreetArtİstanbul hashtag’ini aratarak size en yakın eserlerin bulunduğu konumları görebilirsiniz.
Karaköy’ün finalindeyse tabii ki Galata Kulesi’nin muhteşem manzarası var. 1500 yıllık geçmişiyle tarihî Galata Kulesi, UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmiş, insanlığın ortak miraslarından biri. 70 metre olan yüksekliğiyle hem İstanbul Boğazı’na hem de Tarihi Yarımada’ya hâkim Galata Kulesi’nden İstanbul’a bakmadan, İstanbul’u gezmiş olmazsınız.
Sıradaki durağımız Beşiktaş.
Beşiktaş
Beşiktaş, İstanbul’un en renkli merkezlerinden biri. Balık pazarı, çarşısı, sahili, mekânları, esnafı, eğlencesi, kahvaltıcılarıyla İstanbul’un en kendine has yerlerinden biri. Ayrıca Beşiktaş Jimnastik Kulübünün merkezi olması nedeniyle de bambaşka bir yüzü var.
Karaköy’den Beşiktaş’a sahilden ilerliyoruz. Beşiktaş taraftarları için bir mabet sayılan Vodafone Park’ı gördüğünüzde ilk durağımıza varmış oluyoruz. Sağda, Dolmabahçe Camii, Dolmabahçe Saat Kulesi ve Dolmabahçe Sarayı’nı göreceksiniz.
Ünlü Balyan Ailesi’nden Garabet Amira Balyan’ın mimarı olduğu Dolmabahçe Sarayı, tarihsel olarak Osmanlı Devleti’ndeki dönüşümün ve Batılılaşmanın bir simgesi. Rokoko, barok ve neoklasik üslubun beraber kullanıldığı Dolmabahçe Sarayı, İstanbul’un en ikonik yapılarından biri. Özellikle devasa kapısının görkemi, Dolmabahçe Sarayı’nı defalarca kez görmüş İstanbulluları bile her görüşte kendine âşık edecek işçilikte. Eğer ziyaret saatleri içerisinde oradaysanız mutlaka gezmenizi tavsiye ederiz.
Dolmabahçe Caddesi üzerinden, muhteşem ağaçların eşliğinde Beşiktaş Çarşısı’na doğru yol alalım. Çarşıya varmak üzereyken sahil tarafında Deniz Müzesi’ni göreceksiniz. Koleksiyonundaki yaklaşık 20 bin eserle dünyanın sayılı deniz müzelerinden biri olan Deniz Müzesi, Türkiye’nin de denizcilik alanındaki en büyük müzesi. Saltanat kayıklarından gemi baş figürlerine, bahriyeli kıyafetlerinden el yazmaları ve haritalara kadar çok geniş bir koleksiyonu bulunan Deniz Müzesi’ni ziyaret etmemek olmaz.
Deniz Müzesi’nin hemen karşısında ise Akaretler’i göreceksiniz. Beşiktaş Çarşı’ya bu yoldan gidelim. Zira İstanbul’un en şık caddelerinden biridir. Bir şeyler içmek isterseniz doğru yerdesiniz. Yemek içinse karşı koyulamaz bir önerimiz olacak.
Beşiktaş Çarşısı dinamizmi ve eğlencesi ile Beşiktaş’ın kalbi. Her yaştan insan burada bir araya geliyor. Balık çarşısının etrafına dizilmiş mekânlar, lokantalar, kafeler, hepsi kusursuz bir bütünün parçası gibi. Beşiktaş’ın simgelerinden meşhur Kartal Heykeli’ne gidelim. Burası Beşiktaş’ın buluşma noktası. Hele bir de maç günü ise buradaki coşkuyu başka bir yerde göremezsiniz.
Artık acıkmış olmalısınız. Heykelin hemen yanındaki sokakta, önünde insanların sıra olduğu bir dönerci göreceksiniz. Burası Tarihi Karadeniz Döner. İstanbul’un en ünlü dönercilerinden biri. Dönerin büyüklüğüne aldanmayın, birkaç saate tamamı bitecek. Sıraya girip İstanbul’un en iyi dönerlerinden birini yiyin.
Yemeğin üzerine Beşiktaş’ın ara sokaklarında biraz dolaşmaya ne dersiniz? Her sokakta bir lezzet, etkinlik ve eğlence bulabilirsiniz. Aynı zamanda duvarlara da dikkat etmenizi öneririz. Beşiktaş da İstanbul’un sokak sanatı merkezlerinden biri. Ayrıca farklı türlerde müzik yapan sokak müzisyenleri de Beşiktaş’ta sıklıkla performans sergiliyor. Melodileri duyduğunuz tarafa doğru yürüyün yeter.
Artık sahile dönelim. Ortaköy’e doğru yol alırken solda Yıldız Sarayı ve Yıldız Korusu’nu göreceksiniz. Beşiktaş’ın merkezinde olmasına rağmen epey sakin bir yer olan Yıldız Korusu, çok geniş bir alana yayılmış, Yıldız Sarayı’nı da barındıran bir kompleksin parçasıdır. Yine kompleks içerisinde yer alan Yıldız Çini ve Porselen Fabrikası’nı da mutlaka ziyaret etmenizi öneririz.
Yıldız Korusu’ndan çıkınca sahilde Çırağan Sarayı’nı göreceksiniz. Bugün, otel ve etkinlik merkezi olan bu tarihi yapı, oryantalist mimari üslubun Türkiye’deki en önemli örneklerinden biridir.
Ortaköy
Saat öğleni geçti. Ortaköy’e vardık. İlk durağımız Ortaköy’ün en ikonik yapısı Ortaköy Camii.
Ortaköy Camii olarak bilinen Büyük Mecidiye Camii, mimari açıdan hem İstanbul hem de Türkiye’deki en güzel camilerden biri. Sultan Abdülmecit tarafından Mimar Nigoğos Balyan’a yaptırılan Ortaköy Camii, barok üslubun Türkiye’deki en şık örneklerinden biri. Zarif minareleri ve taş oymacılık sanatının en iyi örneklerinden olan iç süslemeleriyle Ortaköy Camii, Ortaköy’ün en önemli simgesi. İstanbul Boğazı fotoğraflarının da değişilmez fonu. Kendinize iyi bir açı bulun ve birkaç fotoğraf çekin. Yapılacaklar listesine bir tik daha attık böylece.
Ortaköy Camii’yle beraber, yüzlerce yıllık tarihiyle Ayios Fokas Rum Ortodoks Kilisesi, Surp Krikor Lusavoric Ermeni Katolik Kilisesi ve Etz Ahayim Sinagogu, Ortaköy’de gezmeniz gereken tarihî ibadet merkezlerinden bazıları.
15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nün ayağında, İstanbul Boğazı’nın en ünlü yapılarından Esma Sultan Yalısı bulunuyor. Bugün, İstanbul Boğazı’nın en gözde mekânlarından biri olan Esma Sultan Yalısı, 2001 yılından beri festival, konser, toplantı ve sanatsal etkinlik merkezi olarak kullanılıyor. 1999 yılında orijinal planına sadık kalacak şekilde cam ve çelik malzeme kullanılarak restore edilen yalı, Türkiye’deki en başarılı restorasyon çalışmalarından da biri kabul ediliyor.
Ortaköy sahilindeyiz. Boğazı gören kafelerde bir şeyler içmek isteyebilirsiniz. Ya da hediyelik eşya ve el sanatları ürünleriyle ilgileniyorsanız ara sokaklarda gezinmek tam size göre. Yalnız buraya gelip de Ortaköy’ün simgelerinden olan kumpir yememek olmaz. Belki küçük bir tane alıp tadına bakmak isteyebilirsiniz.
Sahilden çıktığınızda karşınızda Mimar Sinan’ın eserlerinden biri olan Tarihî Kethüda Hamamı’nı göreceksiniz. Yakın zamanda restorasyonu tamamlanarak kültürel etkinlik merkezine dönüştürülen hamamda sergilenen eserlere bir göz atalım hızlıca. 2019 yılında gerçekleşen sokak sanatı festivaliyle Ortaköy’ün iç kısımlarındaki binaların yüzeyleri rengârenk sanat eserlerine dönüştü.
2019 yılında gerçekleşen sokak sanatı festivaliyle Ortaköy’ün iç kısımlarındaki binaların yüzeyleri rengârenk oldu. Denize sırtınızı vererek biraz yürüdüğünüzde sokak sanatı eserlerini görebilirsiniz. Fotoğraf çekmeyi unutmayın. Eserlerin yerlerini bulmak için yine Instagram’dan arama yapabilirsiniz. Hazır sahilden biraz uzaklaşmışken Bulgurlu Sokak’taki tarihi cumbalı evleri gezmemek olmaz. 18 tane rengârenk cumbalı evin yan yana dizildiği bu sokak İstanbul’un en güzel sokaklarından biri.
Arnavutköy
Ortaköy’den kuzeye doğru ilerlediğimizde Arnavutköy’e varacağız. Yol üzerinde İstanbul’un en ünlü eğlence mekânları bulunuyor. Buraya İstanbul gece hayatının merkezi diyebiliriz. Biraz daha ilerleyelim. Kuruçeşme Parkı’na geldiğinizde denize bakın. Ünlü Galatasaray Adası’nı göreceksiniz.
19. yüzyıla kadar Rum ve Yahudi topluluklarının yoğun olarak bulunduğu Arnavutköy’ün eski ismi Melekler Köyü anlamına geliyordu. Arnavutköy, İstanbul Boğazı’nın restore edilmiş yalılarıyla en estetik ve kimliğini koruyan yerlerinden biri.
Arnavutköy sahili boyunca balık tutan insanlar göreceksiniz. Özellikle Akıntıburnu denilen bölge balıkçılık açısından İstanbul Boğazı’nın en bereketli yerlerinden biri. Muhteşem manzarası da cabası. Ayrıca balık restoranları da çok ünlüdür, bizden demesi.
Galatasaray Adası’nı biraz geçince, denize çakılan kazıklar üzerine inşa edilen yol nedeniyle Kazıklı Yol olarak adlandırılan, birbirinden güzel rengârenk yalıların olduğu yere geliyoruz. İnce işçiliğiyle bilinen bu ahşap yalılar Arnavutköy’ün simgelerinden biri. Fotoğraf çekmenin tam sırası.
Arnavutköy, tarih boyunca farklı dinlerden ve milletlerden insanların dostça yaşadığı bir semt oldu. Bu nedenle pek çok tarihî inanç merkezi Arnavutköy sınırlarında halen aktif olarak yer alıyor. Taksiarhis Rum Ortodoks Kilisesi, Profitis İlias Rum Ortodoks Kilisesi ve Ayazması, Tevfikiye Camisi burada mutlaka görmeniz gereken merkezler.
Biraz da ara sokaklara dalalım. Arnavutköy’ün merdivenli, dar sokakları sizi yemyeşil ağaçlı yerlere çıkaracak. Çoğu sokaktan boğazın nefis manzarasını görebilirsiniz. Ayrıca sokaklara dizilmiş kafeler, tasarım atölyeleri, hediyelik eşya dükkânlarını gezmek isterseniz biraz dolanmanızı öneririz.
Arnavutköy yalılarıyla ve köşkleriyle meşhur. Özellikle Ayvaz Paşazade Yalısı ve İzzetabad Kasrı buranın simgelerinden.
Sahilde bir şeyler içip dinlemek isteyebilirsiniz. İstanbul’un yeme içme merkezlerinden olan Arnavutköy’de biraz atıştırmalık tatmadan gitmenize gönlümüz razı olmaz. Boğaz manzarası olan bir mekâna geçin ve lezzetleri tadın. Birazdan yola çıkacağız.
Bebek
Bebek’in girişinde Bebek Parkı bulunuyor. Bu parkta, çınar ağaçlarının gölgesinde boğazın eşsiz manzarasını izlemek bir gelenek. Biz de bundan geri kalmayalım.
Bebek Parkı’nın hemen yanında, Bebek Hümayun’u Abad Camii’ni göreceksiniz. Mimar Kemalettin tarafından yapılan bu cami, denizin kenarında ve ağaçlar arasında İstanbul Boğazı’nın en güzel camilerinden biri.
Biraz merkezde gezelim. Bebek, Arnavutköy’le beraber İstanbul’un en güzel mekânlarının bulunduğu semtlerden biri. Ama bir tanesi var ki hem tarihi hem de lezzetiyle bir adım öne geçiyor.
Baylan Pastanesi, Bebek’in simgelerinden biri. Kendine has tatlısı kup griye’yi mutlaka denemelisiniz. Hem ferahlatıcı hem çok lezzetli. Baylan Pastanesi’nin manzarası da dillere destan. Boğazı en iyi izleyebileceğiniz masalardan birine oturun. Tatlınızı yerken boğazın keyfini çıkarın.
Bebek, İstanbul’un en pahalı semtlerinden biri. Yalıları da epey meşhur. Özellikle Valide Paşa Yalısı adıyla da bilinen ve bugün Mısır Konsolosluğu olarak kullanılan Hıdiva Sarayı, art nouveau tarzındaki mimarisi ile İstanbul Boğazı’nın en güzel yalılarından biridir. Bununla beraber, Osmanlı’da “Paşa” ünvanı alan ilk kadın olan Emine Valide Paşa’nın, sahibi olduğu Hıdiva Sarayı’nı Mısır’a bağışlamasıyla ilgili çok ilginç bir hikâye vardır. Hikâyenin ayrıntılarını okumak isterseniz “İstanbul Boğazı’nın incisi yalılar ve hikâyeleri” yazımıza göz atmanızı öneririz.
Biraz daha kuzeye gidince Ayşe Sultan Korusu’na geliyoruz. Boğaziçi Üniversitesi Korusu olarak da bilinen Ayşe Sultan Korusu, harika florasıyla İstanbul Boğazı’na inen en güzel patikaya sahip. Serinlik ve huzur için biraz burada zaman geçirebilirsiniz. Şimdi tekrar sahile inme zamanı.
Sahilden kuzeye doğru ilerlediğimizde önce Aşiyan Parkı, sonra Aşiyan Mezarlığı ve Aşiyan Feneri’yle karşılaşıyoruz. Aşiyan Parkı şiirlere konu olmuş, şirin bir park. Dilerseniz sahil kenarındaki bu parkta biraz dinlenin, boğazı izleyin. Hemen sonrasında yolun solunda Aşiyan Mezarlığı ve karşısında Aşiyan Feneri’ni göreceksiniz. Bu iki yapı boğazın kadim bekçileri adeta.
Bebek’te finali tabii ki Rumeli Hisarı ile yapıyoruz. 1452’de, 90 gün gibi kısa bir sürede yapılan Rumeli Hisarı, hemen karşısında bulunan Anadolu Hisarı’yla beraber kuzeyden gelecek yardım ve saldırıları engellemek için yapılmış. Bugün bir açık hava müzesi ve konser mekânı olarak kullanılan Rumeli Hisarı, aynı zamanda İstanbul Boğazı’nı en iyi izleyebileceğiniz yerlerden de biri. Karşısındaki Anadolu Hisarı ile boğazın en dar bölümünü oluşturan Rumeli Hisarı, İstanbul Boğazı’nın Anadolu yakasını izlemek için en iyi yer. İstanbul Boğazı’nın en güzel manzaraya sahip Instagram duraklarını merak ediyorsanız blog yazımıza göz atabilirsiniz.
Tatlımızı yedik, koruda dinlendik, yalıları hayranlıkla izledik. O zaman sıradaki durağımıza doğru yola çıkalım.
Emirgan
Emirgan’dayız. İstanbul’un en güzel korularından birine gidiyoruz. Ama isterseniz önce biraz Emirgan’ı gezelim.
Emirgan, Rumeli Hisarı’nın biraz ilerisinde, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün kuzeyinde şirin mi şirin bir semt. Hayat burada yavaş akıyor. Her ne kadar Emirgan Korusu’nun biraz kalabalığı olsa da mahalledeki ara sokaklara girdiğinizde küçük şirin evleri, dar sokakları, ağaçları ve huzuru buluyorsunuz. Burada bir mahalle kahvesinde ayaküstü bir çay içmenizi tavsiye ederiz.
Sahildeki Mediha Sultan Yalısı, bugünkü adıyla Baltalimanı Hastanesi, Emirgan’ın en ikonik yapılarından biri. 18. yüzyıl ortalarında Sadrazam Mustafa Reşit Paşa tarafından Karabet Amira Balyan ve Sarkis Balyan’a yaptırılan bu yalı, neoklasik üslubun iyi bir örneklerinden biri. Geniş bir avluya sahip. Sekizer mermer sütunlu mermer kaideli bahçesi olan yalının havuzu da bulunuyor. Pencerelerin bazıları kemerli. Emirgan’daki gezimizde mutlaka görmeniz gereken yerlerden biri Mediha Sultan Yalısı.
Yalının biraz ilerisinde Baltalimanı Japon Bahçesi’ni göreceksiniz. Japon bahçe düzenleme sanatının iyi bir örneği olan bu bahçe, 2003 yılında “Türkiye’de Japon Yılı” etkinlikleri kapsamında yapılmıştır. Çok büyük olmasa da içerisindeki ağaçları ve Japon evini görmenizi tavsiye ederiz. Fotoğraf çekmeyi de unutmayın.
Gelelim burada görmemiz gereken en önemli durağa. Emirgan Korusu, Emirgan’ın merkezi. 472 bin metrekarelik alana yayılan bu koru muhtemelen İstanbul’da en fazla bilinen ve ziyaret edilen koru durumunda. Hem boğaz manzarası hem de köşkleri ve yürüyüş parkurlarıyla harika bir dinlenme merkezi. Bunun yanında en güzel erguvan kokusunu Emirgan Korusu’nda bulursunuz. Eğer mevsimiyse derin nefes alın, bu muhteşem kokunun tadını çıkarın.
Emirgan Korusu aynı zamanda lale cenneti. Her yıl nisan ayında Lale Festivali yapılıyor. Takviminizi şimdiden işaretleyin. Koruda 120’den fazla bitki ve ağaç türü bulunuyor. Bazı türlerse çok az bulunun cinsten. Koruyu gezerken ilginç bulduğunuz bitki ve ağaçlara yaklaşmaktan ve incelemekten çekinmeyin, bir daha göremeyebilirsiniz.
Koruda üç tane köşk bulunuyor. Pembe Köşk, Beyaz Köşk ve Sarı Köşk. İşletmesi İstanbul Belediyesi’nde olan bu ünlü köşkler koru manzarasında bir şeyler yemek ya da içmek için ideal yerler. Aynı zamanda koruda piknik de yapabilirsiniz. Emirgan Korusu’na girmeden önce aklınızda olsun. Sakin bir köşede sevdiklerinizle İstanbul Boğazı manzarası izleyerek piknik yapmak isteyebilirsiniz.
Ruhumuzu Emirgan Korusu’nda huzurla doldurduysak rotamızın sıradaki durağına geçelim.
İstinye
Emirgan’dan çıkıp kuzeye ilerleyince bir sonraki durağımız İstinye’ye varıyoruz.
İstinye, İstanbul Boğazı’nın Avrupa yakasındaki en güzel semtlerden biri. Geniş bir koy üzerine kurulan ve verimli topraklarıyla bilinen İstinye’de bahçecilik ve bostancılık ayrı bir yer tutar. Sahilde gezerken bunu aklınızda tutun.
16. yüzyıldan sonra köy, kalafat yeri ve tersane olarak kullanılmaya başlayan İstinye, Neslişah Sultan için bölgeye bir mescit kurulması sonrasında mahalle kimliği kazanmış ve gelişmiştir.
Değirmen Sokak’ta bulunan Neslişah Sultan Camii, 1540 yılında 2. Beyazıt tarafından torunu Neslişah Sultan için yaptırılmıştır. İstinye’deki en önemli tarihî eserlerden biridir. Hemen karşısındaki sokakta ise yine tarihî İstinye Hamamı bulunur. 1460 yılında yaptırılan bu hamam Neslişah Sultan Camii’yle beraber İstinye’deki en önemli tarihî yapılardır. Ayrıca 1900’de yapılan Rizeli Hacı Bayram Kaptan Çeşmesi de yakın döneme ait bir tarihî eser olarak İstinye İskelesi yakınlarında bulunmaktadır. Tarihî yapılardan hoşlanıyorsanız bu eserleri mutlaka görmelisiniz.
İstinye aynı zamanda Faik Bey Yalısı ve Recaizade Mahmut Ekrem Yalısı ile ünlüdür. Faik Bey Yalısı -diğer adıyla Pakize Hanım Yalısı-, İstinye Köybaşı Caddesi’nde bulunur. Gümüşhane mutasarrıfı Faik Bey tarafından yaptırılmıştır. Betondan yapılıp üstü ahşap ile kaplanmış olan bu yalı, simetrik bir yapıya sahiptir. Üç katlı yalının en üst katının çıkması bir balkondur. Bu, İstanbul Boğazı yalı karakteristiğine uymayan, özgün sayılabilecek bir yapıdır. Recaizade Mahmut Ekrem Yalısı ise adından da anlaşılacağı üzere, ünlü yazar ve şair Recaizade Mahmut Ekrem’e aittir. Servet-i Fünûn edebiyatının bu yalıda doğduğu rivayet edilir. Edebiyat meraklılarına duyurulur. İstinye’de bulunan Recaizade Mahmut Ekrem Yalısı adından da anlaşılacağı üzere, ünlü yazar ve şair Recaizade Mahmut Ekrem’e aittir. Servet-i Fünûn edebiyatının bu yalıda doğduğu rivayet edilir.
Son olarak eğer alışveriş meraklısıysanız, yolu biraz uzatmak pahasına İstinye Park’a uğramanızı tavsiye ederiz. Pek çok ünlü markanın yer aldığı, mimarisiyle de cezbeden önemli bir alışveriş merkezidir.
İstinye’de yapacaklarımız tamamladıysak sıradaki durağımız Yeniköy’e geçebiliriz.
Yeniköy
Monopoly oynayanlar bilir, oyundaki en pahalı semt Yeniköy’dür. Yeniköy’deki yaşamı görünce buna hak vermemek elde değil.
Yeniköy; trend mekânları, muhteşem yalıları, sakinliği ve harika manzarasıyla İstanbul’un en güzel semtlerinden biri. Sahilde biraz yürüyünce bunu anlayacaksınız. Fakat tüm bu artılara rağmen Yeniköy kalabalık bir semt değil.
Eski adı Nihori olan Yeniköy, eskiden çoğunlukla Rumların bulunduğu bir balıkçı köyüymüş. Rum aileler 6-7 Eylül ve Kıbrıs Harekâtı sonrası göç etse de Yeniköy’de hâlâ yaşamlarından izler görmek mümkün. Maziyi hatırlatan bu izlerden en önemlisi 1837 yılında yapılan Panayia Kumariotisa Kilisesi. Ziyarete açıksa mutlaka gezmenizi tavsiye ederiz.
Yeniköy Sahili’ni boydan boya kateden Köybaşı Caddesi, ünlü restoranların ve kafelerin olduğu, çok güzel bir cadde. Vaktiniz olursa sahili boydan boya gezin. Tabii sahili gezerken muhteşem yalılara denk geleceksiniz. Belki de İstanbul Boğazı’nın en iddialı yalıları burada. Erbilginler Yalısı örneğin, 100 milyon dolardan fazla fiyat biçilen bir yalı. Ya da ünlü Sait Halim Paşa Yalısı, sahilde tüm heybetiyle boğazı selamlıyor.
Sait Halim Paşa Yalısı’nın biraz üzerinde Yeniköy Korusu var. İstanbullular tarafından pek bilinmeyen bu koru, sessiz sakin bir dinlenme molası için harika bir seçenek. Ağaçkakan sesleriyle İstanbul Boğazı’nı izleyerek tüm yorgunluğunuzu atmak da cabası.
Buraya kadar gelmişken fotoğraf çekmemek olmaz. Bunun için Yeniköy Kahvesi’nin yanındaki Arnavut kaldırımlı sokağa geçiyoruz. Ağaçların tente gibi sokağı kapladığı bu dar ve sevimli sokak belki de Yeniköy’ün en güzel sokağı.
Sahilde bisiklet meraklılarının uğrak yeri olan hem bisiklet malzemelerinin satıldığı hem de güzel kahvelerin ve atıştırmalıkların olduğu konsept bir kafe göreceksiniz. Kahve ve tatlı isterseniz burası iyi bir seçenek. Bisiklet konusunda ilgiliyseniz dükkânı gezmenizi de tavsiye ederiz. Bunun haricinde Yeniköy sahilinde meşhur pek çok lokanta ve kafe bulunuyor. Trip Advisor ya da Foursquare gibi mekân keşfedebileceğiniz bir uygulama kullanmanın tam sırası. Yeniköy’de hem dünya mutfağından hem de Türk mutfağından eşsiz lezzetler bulabilirsiniz. Genel mimarî karakteri art nouveau olarak tanımlanan Huber Yalısı’nın en önemli özelliği Çin, Hint, İran, İslam, Osmanlı ve Avrupa üsluplarının beraber kullanılmasıdır. Tarabya’da bulunan bu yalı, İstanbul Boğazı’nın en görkemli yapılarından biri.
Son olarak Tarabya’ya doğru ilerlerken bugün Cumhurbaşkanlığı Köşkü olarak kullanılan Huber Köşkü’nü göreceksiniz. Genel mimarî karakteri art nouveau olarak tanımlanan Huber Yalısı’nın en önemli özelliği Çin, Hint, İran, İslam, Osmanlı ve Avrupa üsluplarının beraber kullanılmasıdır. Boğazın en görkemli yapılarından biriyle karşı karşıyasınız.
Yeniköy’ü yeterince gezdiğimize göre geceyi geçireceğimiz son durağımız Sarıyer’e geçebiliriz.
Sarıyer
Güneş artık batıyor. Gün batımı için Sarıyer sırtlarına çıkalım. İstanbul Boğazı manzarasıyla gün batımı başka hiçbir şeye benzemez.
Güneşi batırdığımıza göre artık Sarıyer merkeze inebiliriz. Karnınız acıkmış olmalı. Madem Sarıyer’deyiz, akşam yemeği için bölgenin ünlü balık restoranlarından birine gidebilirsiniz. Sahilde damak tadınıza uygun onlarca balık restoranı var. Damak tadınıza uygun olanı seçin ve boğaz manzarasıyla beraber yemeğinizin tadını çıkarın.
Gece için bir otel bulma sırası. Denize nazır bir otelde dalga sesleri arasında uykuya dalmak harika olur. Burada hem butik otel hem de pansiyon gibi pek çok seçenek bulacaksınız. Oteli seçtikten sonra güzel bir Türk kahvesi içmek için Sarıyer sokaklarını turlayın biraz. Ara sokaklara girmekten çekinmeyin. İstanbul Boğazı’ndasınız. Girdiğiniz her sokak sizi bambaşka bir zamana ve mekâna götürecek.
Yoruldunuz, biliyoruz. Şimdi uyku zamanı.
———
Güneşli bir günün sabahında, muhteşem bir kahvaltı için az bilinen bir yere, Garipçe Köyü’ne gidiyoruz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün ayağında yer alan bu küçük ve sevimli köy, sizi huzurla dolduracak. Sarıyer merkezden kuzeye doğru yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta olan bu köyde boğazın dingin manzarasına karşı harika bir kahvaltı yapacaksınız. Ev yapımı reçeller ve kurabiyelerden tatmayı unutmayın. Ve kendinizi İstanbul Boğazı’nın muhteşem manzarasına bırakın.
Kaynak: Turkish Airlines Blog